YAŞLANMA VE HIV RİSKİ
Son dönemlerde yapılan araştırmalar 2015
yılı sonuna doğru ABD’de HIV ile yaşayan yetişkinlerin %50’sini yaşlı
bireylerin oluşturacağını öngörüyor. Aynı araştırmalarda, 50 yaş ve üzeri
yetişkinler arasında HIV/AIDS’e yakalanma oranının en yüksek olduğu risk
grubunun ve 1980’lerden bu yana HIV/AIDS’in görülme oranının ve yaygınlığının
en yüksek olduğu grubun gay ve biseksüel erkeklerin oluşturduğu
belirtilmektedir. HIV’den etkilenen diğer gruplar arasında ise evsiz olmak
kaydıyla siyahilerin, koyu esmer İspanyolların ve ağır ruhsal hastalığı olan
yetişkinlerin bulunduğu ifade ediliyor. Heteroseksüel ve LGBTİ‘lere özgü yaşa
bağlı gelişen HIV/AIDS risk faktörleri için alınan önleme hizmetlerinde
aşağıdaki maddelerin dikkate alınması önemlidir.
Yaşla İlgili Risk Faktörleri: Bilgi Eksikliği; Çoğu yaşlı birey HIV bulaşıcılığının ve
kendisini ondan nasıl koruyacağının bilgisine yeterli derecede sahip değildir.
Çünkü risk faktörleri 1980’lerdeki patlaklıktan sonra ciddi değişiklik
gösterdi. HIV/AIDS için yapılan kan taramaları öncesinde, kan nakli bu yaş
grupları için bulaşıcılığın birincil yolu olarak görünüyordu. Diğer bulaşıcılık
yolları ise 1980’lerden sonra tespit edildi. Bu sebeple yaşlı bireylerin HIV’in
bulaşması mümkün olan tüm yollar ve kendi yaş grupları için yüksek risk
oluşturan özel durumlar hakkında eğitime ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz.
Biyolojik Risk Faktörleri: Yaşlı kadın ve erkekler yaşa bağlı biyolojik risk faktörlerine sahiptir.
Bir kadının menopoz deneyiminden sonra, yaşa bağlı olarak vajina incelmesi
meydana gelir ve vajinal bölgede kuruluk oluşur. Bu durum vajinal dokularda HIV
bulaşmasını kolaylaştırabilir. Kadından kadına HIV bulaşması nadir olmasına
rağmen, biyolojik risk faktörleri kadınların yaşı oranınca artmaktadır. Ayrıca
ereksiyon güçlüğü ile karşılaşan erkeklerin prezervatif kullanım zorluğu da
artabilir. Bu yüzden bazı erkekler cinsel ilişki sırasında bunları kullanmayıp,
korunmasız ilişkiyi seçebilir.
Riskli Cinsel Davranış: Çoğu yaşlı heteroseksüeller ve LGBTİ’ler, ortalama 80 yaşına kadar cinsel
olarak aktif kalırlar ve genç yetişkinler gibi çoğu yaşlı yetişkinlerin de
birden fazla seks partneri olabilmektedir. HIV sözleşmesine sahip yaşlı
LGBTİ’lerin %59’u ise halen cinsel olarak aktiftir. HIV enfeksiyonuna sahip
yaşlılar da dahil olmak üzere cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmayan
çoğu yaşlı, HIV pozitif riski bulunan biriyle cinsel ilişkiye girebiliyor.
Dolayısıyla bulaşıcılık riski artıyor. Öyle ki yaşlı bireyler arasındaki tüm
AIDS enfeksiyonlarının %60’ını erkeklerle korumasız cinsel ilişkiye giren
erkekler oluşturuyor.
Ereksiyon Bozukluğu Tedavisi İçin
Kullanılan İlaçlara Erişilebilirlik: Erektil fonksiyon
bozukluğu tedavisinde kullanılan ilaçlardan sildenafil (viagra) reçete
sahiplerinin en yüksek oranını 50-69 yaş arası yetişkinler oluşturuyor.
Ereksiyon bozukluğu tedavisi için kullanılan ilaçlar yaşlı yetişkinler arasında
HIV/AIDS’in yayılmasına yıl açabilir. Şöyle ki reçeteli ve reçetesiz satılan bu
ilaçlara kolayca erişilebilir olması erkeklerin ileri yaşlarda cinsel yönden
aktif kalmasına izin verebilir. Güvenli seks için gerekli önlemlerin alınmaması
halinde ise HIV bulaşma olasılığı artabilir.
Önleme Önündeki Engeller: Kalıplaşmış yaşlılık; Çoğu insan yaşlı bireylerin düşük libidoya
sahip olmaları nedeniyle cinsel ilişkiye giremediklerine inanıyor. Çoğu
sağlıkçı da bu tip kalıp yargılara inanabiliyor. Sağlıkçıların yaşlı
hastalarıyla cinsel aktiviteleri hakkında konuşmaları genellikle daha az olası
bir durum olarak karşımıza çıkıyor ve çoğu zaman hastalarına sadece soru
sormakla yetinebiliyorlar: “Cinsel olarak aktif misiniz?”, “Prezervatif
kullanmayı biliyor musun?” ya da “Heteroseksüel, gay, lezbiyen, biseksüel ya da
transseksüel misiniz?” gibi.
Düşük HIV Testi Oranları: Test yaptırılmasına ve tıbbi bakım sağlanmasına ilişkin HIV enfeksiyonuna
sahip tüm bireyleri belirlemek ve zamanında tedaviye başlamak tüm ülkelerin
HIV/AIDS stratejisi kapsamında olmalıdır. Ancak günümüzde yaşlı heteroseksüel
ve LGBTİ’lerin HIV taraması ciddi derecede düşüktür. Yaşlı bireyler arasındaki
HIV test oranlarının düşük olması, HIV kapma riski konusundaki farkındalığın az
olması ve sağlıkçıların yaşlı bireylere HIV testi yaptırmaları konusundaki
önerilerinin başarısızlığı ile ilişkili olabilir.
Tanı Konulamayan HIV/AIDS: Çok nadir de olsa sağlıkçılar HIV/AIDS’e tanı koyamayabilirler ve/veya HIV
testi yaptırılmasını önermeyebilirler. Çünkü HIV/AIDS belirtileri enerji
eksikliği, kilo kaybı ve kısa süreli hafıza kaybı gibi normal yaşlanma sürecini
taklit edebilir. Bu yüzden de çoğu yaşlı bireyin HIV tanılarını doğrudan ilgili
doktorlarından değil de diğer tıbbi sorunları nedeniyle hastanede yatarken
öğrenebildiğini söylemek mümkün.
HIV Enfeksiyon Tanısının Geç Konulması: HIV enfeksiyonu çoğu zaman yaşlılarda gençlerden daha sonraki bir aşamada
teşhis edilebiliyor. HIV enfeksiyonunun geç tanı alması, antiretroviral
(HIV/AIDS'li yetişkinlerin ve çocukların daha uzun yaşamalarının sağlanması)
tedavisi etkinliğini kaybederek hastalığın ilerleyen aşamalarında
başlaması anlamına gelir. Sonuç olarak yaşlılar gençlere göre HIV/AIDS’in daha
gelişmiş bir versiyonu ile karşılaşırlar ve tedaviye geç başlanması AIDS’in
ilerleme olasılığını daha da arttırır.
Ayrımcılık: Yaşlı LGBTİ’lerin çoğu
tedavilerini ayrımcılıktan korktukları için ertelemektedir. AIDS fobisine ek
olarak, homofobi ve yaş ayrımcılığı da ihtiyaç duyulan hizmetlere erişimde
engeller yaratabilir. Yaşlı LGBTİ’lere karşı yapılan ve ömür boyu süren
ayrımcılık, onların sağlık durumuna ilişkin hizmete erişim ve katılım
davranışlarını ve durumlarını etkileyebilir. Diğer yandan HIV pozitif
hastalarının hizmet ararken reddedilmeleri daha sık karşımıza çıkan bir durum
olabiliyor veya HIV negatif hastalarla karşılaştırıldıklarında daha yetersiz
bir tedavi sürecine dahil edilebiliyorlar. Daha fazla ayrımcılık korkusu da
böylece kanıtlanmış oluyor.
İçselleştirilmiş Damgalama: Tarihsel dezavantajlı gruplardan olan LGBTİ’lere yönelik geliştirilmiş
büyük toplumsal değerler, inançlar ve olumsuz tutum ve davranışlar bu
bireylerce özümsenebilir ve sonra kendilerini bu kalıp yargılar çerçevesinde
değerlendirip çaresiz hissedebilirler. Birçok yaşlı LGBTİ kendi kimlikleri
hakkında olumsuz görüşleri bir ömür boyu muhtemelen duydu öyle değil mi?
Kendileri hakkında verilen bu sürekli negatif olumsuz mesajlar içselleştirmeye
yol açabilir ve kişinin kimliğini müthiş bir şekilde etkileyebilir. 80 yaş ve
üstü insanların diğer yaş grupları ile karşılaştırıldığında içselleştirilmiş
damgalanma oranının en yüksek olduğu grup olduğu yapılan araştırmalarda
açıklandı. İçselleştirilmiş damgalanma HIV/AIDS tedavisini zorlaştırabilir.
Unutmadan HIV pozitif yaşlılarda içselleştirilmiş damgalanmanın, HIV ile ilgili
kötüleşen semptomlar ve depresyonla ilişkili olduğunu söylemek mümkün.
Sosyal Hizmet Uygulama ve Politikaları
HIV/AIDS konusundaki Uluslararası Sosyal
Hizmet Uzmanları Federasyonu politikasının, incinebilir grupların eğitimi için
gerekli çabanın gösterilmesi üzerine odaklandığını görüyoruz. Sağlık
çalışanlarının yaşla ve LGBTİ’lerle ile ilgili kalıplaşmış söylemlerinin
sonlanması ve yaşa ve LGBTİ’lere özgü HIV’i önleme hizmetlerinin artması kadar,
dünyada yaşayan 50 yaş ve üzeri HIV Pozitif heteroseksüel ve LGBTİ yaşlıların
sayısındaki artışın bilinmesi, hastalığın yayılmasını önlemek için atılacak
adımlar açısından önemlidir.
Geniş ölçekli sistemi değiştirebilmek için
özellikle sosyal hizmet uzmanlarını, psikologları, doktorları ve hemşireleri
kapsayan, yaş ve LGBTİ’lerle ilgili kalıplaşmış söylemlerin kişisel olarak
farkındalığının oluşmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum yaşlıların bakımını
olumlu yönde etkileyebilir. Yaşlı heteroseksüel ve LGBTİ’lerin cinselliğine
yönelik ortak personel eğitimine sağlık çalışanlarının dahil olmaları
önemlidir. Aynı zamanda sağlık kurumları ve personelleri ile ilgili sürekli mesleki
gelişim programlarına yaşlı bireylerin HIV riskleri de dahil edilmelidir.
Sağlık çalışanları için geriatri üzerine yaşlanma klişelerinin
tartışılması, kurslar ve sürekli eğitim birimleri içinse resmi eğitim
müfredatı zorunlu tutulmalıdır. Bulaşıcı hastalıklar için özel risk
faktörleri hem heteroseksüel hem de LGBTİ yaşlılar için normal yaşlanma süreci
kapsamında değerlendirilmelidir.
Yaşlı LGBTİ’lerin HIV/AIDS ile ilgili
gereksinimlerine politikalarda, uygulamalarda ve araştırmalarda yeterince yer
verilmemektedir. Özellikle yaşlı LGBTİ’ler için uygun önleme hizmetleri
oluşturulurken, ayrımcılığın ve içselleştirilmiş damgalanmanın yaşam boyu
etkilerini dikkate almak gerekmektedir. HIV enfeksiyonunu önlemede; risk
taraması, risk değerlendirmesi, risk azaltma danışmanlığı ve HIV testi
yaptırılması rutin bakımın bir parçası olarak sağlık kuruluşlarına dahil
edilmelidir. Sağlık kuruluşlarındaki tüm klinik personeller, yaşlı bireylerde
HIV’in önlenmesi ve yaşlı LGBTİ’lerin HIV önleme hizmetlerine erişimindeki
engeller hakkında eğitilmelidir. HIV önleme hizmetleri (test yaptırma, eğitim
çalışmaları vb.) sağlık kuruluşlarında sınırlı olmamalıdır. Daha doğrusu bu
hizmetler, hem heteroseksüel hem de LGBTİ’lerin yaşlı merkezleri, emeklilik
toplulukları, huzurevleri, sağlık fuarları ya da LGBTİ sağlık hizmet
kuruluşlarındaki uygulamalara katılımları açısından ulaşılabilirliği kolay
olmalıdır.
Önleme hizmetlerine, yaşlı heteroseksüel
ve LGBTİ’lere özgü ve yaşa bağlı HIV/AIDS risk faktörlerini incelemenin yön
verdiğini söyleyebiliriz. Ancak yine de ısrarla toplulukların, sağlık
çalışanlarının, araştırmacıların, politika yapıcıların ve diğer paydaşların bu
nüfus için risk oluşturacak faktörleri önleme tedbirlerini geliştirmeleri
kaçınılmaz kılınmalıdır. Yaşa ve LGBTİ’lere özgü önleme hizmetlerini
geliştirmek ve korumak için engellere meydan okumak, HIV/AIDS’ten korunmak
amacıyla gerekli hizmetleri benzersiz ihtiyaçları olan bu gruplara sunmanın
öncelikli yolunu açacaktır.
Not: SPoD LGBTİ nin "LGBTİ Dostu
Belediyecilik Protokolü”nü imzalamış olan Şişli Belediyesi'nde LGBTİ’lere
yönelik sağlık hizmetlerinin daha geniş kapsamlı verilmesi amacıyla
poliklinikte cinsel yolla bulaşan hastalıklar için “Üç ayda bir ücretsiz
tahlil, rumuz ile kayıt ve anonim test imkânı” sağlanmaya başlandı. 1 Ekim
2014 tarihi itibariyle, Şişli Belediyesi’ne ait Sağlık İşleri Müdürlüğü
Binası’nda bulunan polikliniğin çalışma saatleri uzatıldı. Poliklinik
bünyesinde bir aile hekimi, haftanın 5 günü, saat 20:00’a kadar hizmet verecek.
Beslenilen kaynak için bakınız: http://www.socialworktoday.com/archive/070714p26.shtml