9 Aralık 2015 Çarşamba


YAŞLANMA VE HIV RİSKİ


Son dönemlerde yapılan araştırmalar 2015 yılı sonuna doğru ABD’de HIV ile yaşayan yetişkinlerin %50’sini yaşlı bireylerin oluşturacağını öngörüyor. Aynı araştırmalarda, 50 yaş ve üzeri yetişkinler arasında HIV/AIDS’e yakalanma oranının en yüksek olduğu risk grubunun ve 1980’lerden bu yana HIV/AIDS’in görülme oranının ve yaygınlığının en yüksek olduğu grubun gay ve biseksüel erkeklerin oluşturduğu belirtilmektedir. HIV’den etkilenen diğer gruplar arasında ise evsiz olmak kaydıyla siyahilerin, koyu esmer İspanyolların ve ağır ruhsal hastalığı olan yetişkinlerin bulunduğu ifade ediliyor. Heteroseksüel ve LGBTİ‘lere özgü yaşa bağlı gelişen HIV/AIDS risk faktörleri için alınan önleme hizmetlerinde aşağıdaki maddelerin dikkate alınması önemlidir.

Yaşla İlgili Risk Faktörleri: Bilgi Eksikliği; Çoğu yaşlı birey HIV bulaşıcılığının ve kendisini ondan nasıl koruyacağının bilgisine yeterli derecede sahip değildir. Çünkü risk faktörleri 1980’lerdeki patlaklıktan sonra ciddi değişiklik gösterdi. HIV/AIDS için yapılan kan taramaları öncesinde, kan nakli bu yaş grupları için bulaşıcılığın birincil yolu olarak görünüyordu. Diğer bulaşıcılık yolları ise 1980’lerden sonra tespit edildi. Bu sebeple yaşlı bireylerin HIV’in bulaşması mümkün olan tüm yollar ve kendi yaş grupları için yüksek risk oluşturan özel durumlar hakkında eğitime ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz.

Biyolojik Risk Faktörleri: Yaşlı kadın ve erkekler yaşa bağlı biyolojik risk faktörlerine sahiptir. Bir kadının menopoz deneyiminden sonra, yaşa bağlı olarak vajina incelmesi meydana gelir ve vajinal bölgede kuruluk oluşur. Bu durum vajinal dokularda HIV bulaşmasını kolaylaştırabilir. Kadından kadına HIV bulaşması nadir olmasına rağmen, biyolojik risk faktörleri kadınların yaşı oranınca artmaktadır. Ayrıca ereksiyon güçlüğü ile karşılaşan erkeklerin prezervatif kullanım zorluğu da artabilir. Bu yüzden bazı erkekler cinsel ilişki sırasında bunları kullanmayıp, korunmasız ilişkiyi seçebilir.

Riskli Cinsel Davranış: Çoğu yaşlı heteroseksüeller ve LGBTİ’ler, ortalama 80 yaşına kadar cinsel olarak aktif kalırlar ve genç yetişkinler gibi çoğu yaşlı yetişkinlerin de birden fazla seks partneri olabilmektedir. HIV sözleşmesine sahip yaşlı LGBTİ’lerin %59’u ise halen cinsel olarak aktiftir. HIV enfeksiyonuna sahip yaşlılar da dahil olmak üzere cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmayan çoğu yaşlı, HIV pozitif riski bulunan biriyle cinsel ilişkiye girebiliyor. Dolayısıyla bulaşıcılık riski artıyor. Öyle ki yaşlı bireyler arasındaki tüm AIDS enfeksiyonlarının %60’ını erkeklerle korumasız cinsel ilişkiye giren erkekler oluşturuyor.

Ereksiyon Bozukluğu Tedavisi İçin Kullanılan İlaçlara Erişilebilirlik: Erektil fonksiyon bozukluğu tedavisinde kullanılan ilaçlardan sildenafil (viagra) reçete sahiplerinin en yüksek oranını 50-69 yaş arası yetişkinler oluşturuyor. Ereksiyon bozukluğu tedavisi için kullanılan ilaçlar yaşlı yetişkinler arasında HIV/AIDS’in yayılmasına yıl açabilir. Şöyle ki reçeteli ve reçetesiz satılan bu ilaçlara kolayca erişilebilir olması erkeklerin ileri yaşlarda cinsel yönden aktif kalmasına izin verebilir. Güvenli seks için gerekli önlemlerin alınmaması halinde ise HIV bulaşma olasılığı artabilir.

Önleme Önündeki Engeller: Kalıplaşmış yaşlılık; Çoğu insan yaşlı bireylerin düşük libidoya sahip olmaları nedeniyle cinsel ilişkiye giremediklerine inanıyor. Çoğu sağlıkçı da bu tip kalıp yargılara inanabiliyor. Sağlıkçıların yaşlı hastalarıyla cinsel aktiviteleri hakkında konuşmaları genellikle daha az olası bir durum olarak karşımıza çıkıyor ve çoğu zaman hastalarına sadece soru sormakla yetinebiliyorlar: “Cinsel olarak aktif misiniz?”, “Prezervatif kullanmayı biliyor musun?” ya da “Heteroseksüel, gay, lezbiyen, biseksüel ya da transseksüel misiniz?” gibi.

Düşük HIV Testi Oranları: Test yaptırılmasına ve tıbbi bakım sağlanmasına ilişkin HIV enfeksiyonuna sahip tüm bireyleri belirlemek ve zamanında tedaviye başlamak tüm ülkelerin HIV/AIDS stratejisi kapsamında olmalıdır. Ancak günümüzde yaşlı heteroseksüel ve LGBTİ’lerin HIV taraması ciddi derecede düşüktür. Yaşlı bireyler arasındaki HIV test oranlarının düşük olması, HIV kapma riski konusundaki farkındalığın az olması ve sağlıkçıların yaşlı bireylere HIV testi yaptırmaları konusundaki önerilerinin başarısızlığı ile ilişkili olabilir.

Tanı Konulamayan HIV/AIDS: Çok nadir de olsa sağlıkçılar HIV/AIDS’e tanı koyamayabilirler ve/veya HIV testi yaptırılmasını önermeyebilirler. Çünkü HIV/AIDS belirtileri enerji eksikliği, kilo kaybı ve kısa süreli hafıza kaybı gibi normal yaşlanma sürecini taklit edebilir. Bu yüzden de çoğu yaşlı bireyin HIV tanılarını doğrudan ilgili doktorlarından değil de diğer tıbbi sorunları nedeniyle hastanede yatarken öğrenebildiğini söylemek mümkün.

HIV Enfeksiyon Tanısının Geç Konulması: HIV enfeksiyonu çoğu zaman yaşlılarda gençlerden daha sonraki bir aşamada teşhis edilebiliyor. HIV enfeksiyonunun geç tanı alması, antiretroviral (HIV/AIDS'li yetişkinlerin ve çocukların daha uzun yaşamalarının sağlanması) tedavisi etkinliğini kaybederek hastalığın ilerleyen aşamalarında başlaması anlamına gelir. Sonuç olarak yaşlılar gençlere göre HIV/AIDS’in daha gelişmiş bir versiyonu ile karşılaşırlar ve tedaviye geç başlanması AIDS’in ilerleme olasılığını daha da arttırır.

Ayrımcılık: Yaşlı LGBTİ’lerin çoğu tedavilerini ayrımcılıktan korktukları için ertelemektedir. AIDS fobisine ek olarak, homofobi ve yaş ayrımcılığı da ihtiyaç duyulan hizmetlere erişimde engeller yaratabilir. Yaşlı LGBTİ’lere karşı yapılan ve ömür boyu süren ayrımcılık, onların sağlık durumuna ilişkin hizmete erişim ve katılım davranışlarını ve durumlarını etkileyebilir. Diğer yandan HIV pozitif hastalarının hizmet ararken reddedilmeleri daha sık karşımıza çıkan bir durum olabiliyor veya HIV negatif hastalarla karşılaştırıldıklarında daha yetersiz bir tedavi sürecine dahil edilebiliyorlar. Daha fazla ayrımcılık korkusu da böylece kanıtlanmış oluyor.

İçselleştirilmiş Damgalama: Tarihsel dezavantajlı gruplardan olan LGBTİ’lere yönelik geliştirilmiş büyük toplumsal değerler, inançlar ve olumsuz tutum ve davranışlar bu bireylerce özümsenebilir ve sonra kendilerini bu kalıp yargılar çerçevesinde değerlendirip çaresiz hissedebilirler. Birçok yaşlı LGBTİ kendi kimlikleri hakkında olumsuz görüşleri bir ömür boyu muhtemelen duydu öyle değil mi? Kendileri hakkında verilen bu sürekli negatif olumsuz mesajlar içselleştirmeye yol açabilir ve kişinin kimliğini müthiş bir şekilde etkileyebilir. 80 yaş ve üstü insanların diğer yaş grupları ile karşılaştırıldığında içselleştirilmiş damgalanma oranının en yüksek olduğu grup olduğu yapılan araştırmalarda açıklandı. İçselleştirilmiş damgalanma HIV/AIDS tedavisini zorlaştırabilir. Unutmadan HIV pozitif yaşlılarda içselleştirilmiş damgalanmanın, HIV ile ilgili kötüleşen semptomlar ve depresyonla ilişkili olduğunu söylemek mümkün.



Sosyal Hizmet Uygulama ve Politikaları

HIV/AIDS konusundaki Uluslararası Sosyal Hizmet Uzmanları Federasyonu politikasının, incinebilir grupların eğitimi için gerekli çabanın gösterilmesi üzerine odaklandığını görüyoruz. Sağlık çalışanlarının yaşla ve LGBTİ’lerle ile ilgili kalıplaşmış söylemlerinin sonlanması ve yaşa ve LGBTİ’lere özgü HIV’i önleme hizmetlerinin artması kadar, dünyada yaşayan 50 yaş ve üzeri HIV Pozitif heteroseksüel ve LGBTİ yaşlıların sayısındaki artışın bilinmesi, hastalığın yayılmasını önlemek için atılacak adımlar açısından önemlidir.

Geniş ölçekli sistemi değiştirebilmek için özellikle sosyal hizmet uzmanlarını, psikologları, doktorları ve hemşireleri kapsayan, yaş ve LGBTİ’lerle ilgili kalıplaşmış söylemlerin kişisel olarak farkındalığının oluşmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum yaşlıların bakımını olumlu yönde etkileyebilir. Yaşlı heteroseksüel ve LGBTİ’lerin cinselliğine yönelik ortak personel eğitimine sağlık çalışanlarının dahil olmaları önemlidir. Aynı zamanda sağlık kurumları ve personelleri ile ilgili sürekli mesleki gelişim programlarına yaşlı bireylerin HIV riskleri de dahil edilmelidir. Sağlık çalışanları için geriatri üzerine yaşlanma klişelerinin tartışılması,  kurslar ve sürekli eğitim birimleri içinse resmi eğitim müfredatı zorunlu tutulmalıdır.  Bulaşıcı hastalıklar için özel risk faktörleri hem heteroseksüel hem de LGBTİ yaşlılar için normal yaşlanma süreci kapsamında değerlendirilmelidir.

Yaşlı LGBTİ’lerin HIV/AIDS ile ilgili gereksinimlerine politikalarda, uygulamalarda ve araştırmalarda yeterince yer verilmemektedir. Özellikle yaşlı LGBTİ’ler için uygun önleme hizmetleri oluşturulurken, ayrımcılığın ve içselleştirilmiş damgalanmanın yaşam boyu etkilerini dikkate almak gerekmektedir. HIV enfeksiyonunu önlemede; risk taraması, risk değerlendirmesi, risk azaltma danışmanlığı ve HIV testi yaptırılması rutin bakımın bir parçası olarak sağlık kuruluşlarına dahil edilmelidir. Sağlık kuruluşlarındaki tüm klinik personeller, yaşlı bireylerde HIV’in önlenmesi ve yaşlı LGBTİ’lerin HIV önleme hizmetlerine erişimindeki engeller hakkında eğitilmelidir. HIV önleme hizmetleri (test yaptırma, eğitim çalışmaları vb.) sağlık kuruluşlarında sınırlı olmamalıdır. Daha doğrusu bu hizmetler, hem heteroseksüel hem de LGBTİ’lerin yaşlı merkezleri, emeklilik toplulukları, huzurevleri, sağlık fuarları ya da LGBTİ sağlık hizmet kuruluşlarındaki uygulamalara katılımları açısından ulaşılabilirliği kolay olmalıdır.

Önleme hizmetlerine, yaşlı heteroseksüel ve LGBTİ’lere özgü ve yaşa bağlı HIV/AIDS risk faktörlerini incelemenin yön verdiğini söyleyebiliriz. Ancak yine de ısrarla toplulukların, sağlık çalışanlarının, araştırmacıların, politika yapıcıların ve diğer paydaşların bu nüfus için risk oluşturacak faktörleri önleme tedbirlerini geliştirmeleri kaçınılmaz kılınmalıdır. Yaşa ve LGBTİ’lere özgü önleme hizmetlerini geliştirmek ve korumak için engellere meydan okumak, HIV/AIDS’ten korunmak amacıyla gerekli hizmetleri benzersiz ihtiyaçları olan bu gruplara sunmanın öncelikli yolunu açacaktır.

Not: SPoD LGBTİ nin "LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokolü”nü imzalamış olan Şişli Belediyesi'nde LGBTİ’lere yönelik sağlık hizmetlerinin daha geniş kapsamlı verilmesi amacıyla poliklinikte cinsel yolla bulaşan hastalıklar için “Üç ayda bir ücretsiz tahlil, rumuz ile kayıt ve anonim test imkânı” sağlanmaya başlandı. 1 Ekim 2014 tarihi itibariyle, Şişli Belediyesi’ne ait Sağlık İşleri Müdürlüğü Binası’nda bulunan polikliniğin çalışma saatleri uzatıldı. Poliklinik bünyesinde bir aile hekimi, haftanın 5 günü, saat 20:00’a kadar hizmet verecek.

Beslenilen kaynak için bakınız: http://www.socialworktoday.com/archive/070714p26.shtml


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder